Paylaş

Endometriozis Nedir? Evreleri ve Belirtileriyle Kapsamlı Bakış

Endometriozis Nedir?

Endometriozis, kadınların üreme sistemi içinde ortaya çıkan bir durumdur. Normalde, rahim iç yüzeyini kaplayan dokuya “endometrium” denir. Bu dokunun rahim dışında, genellikle karın içindeki diğer organlarda veya dokularda büyümesi söz konusudur.

Rahim iç yüzeyini kaplayan ve her ay potansiyel bir gebelik için kendini hazırlayan endometrium tabakası, gebelik oluşmadığında yeterli hormon desteği alamaz ve adet kanaması olarak vücuttan atılır. Bu hücreler normalde yalnızca rahimde bulunur. Ancak, vücudun doğal dengesinin bozulması sonucu bu hücrelerin rahim dışında yerleşmesiyle bu hastalık ortaya çıkar. Bu anormal hücre yerleşimleri en sık yumurtalıklarda, fallop tüplerinde, tüplerin çevresinde, bağırsak yüzeyinde, rahim bağları ve mesane üzerinde, karın zarında görülür. Bu odaklar genellikle %75 oranında yumurtalıklarda etkili olup, burada çikolata kistleri adı verilen kistik yapılar oluşturur.

Rahim dışında yerleşen endometrium dokusu, rahimdeki gibi adet döngüsüne bağlı olarak kalınlaşır ve kanar, ancak bu kanama vücuttan atılamaz. Özellikle yumurtalıklarda oluşan bu dokular, zamanla iç kanama ve yapışıklıklara yol açan kistik yapılar oluşturur. Bu iç kanamalar, genellikle kadın için hayati bir tehlike oluşturmasa da, zaman içinde çeşitli semptomlara ve komplikasyonlara neden olabilir.

Hastalar genellikle; kasık ağrısı, gebe kalmada zorluk ve/veya yumurtalık kisti şikayetleri ile başvururlar.

Endometriozis Kimlerde Görülür?

Bu hastalık genellikle yaşam boyu süren bir durumdur, ancak tedavi ile semptomları kontrol altına almak ve yaşam kalitesini artırmak mümkündür. Tanı ve tedavi için bir kadın hastalıkları uzmanına başvurmak önemlidir.

Bu hastalık üreme çağındaki kadınlarda görülen bir durumdur. Genellikle 30’lu ve 40’lı yaşlardaki kadınlarda teşhis edilse de, ergenlikten menopoza kadar olan geniş bir yaş aralığında ortaya çıkabilir. Ancak, tanısı konan kadınların bir kısmında semptomlar ergenlik döneminde başlar:

  • Ailesinde bu hastalığın öyküsü bulunan kadınların, bu durumu geliştirme olasılığı daha yüksektir. Genetik faktörler gelişiminde rol oynayabilir.
  • Erken yaşta adet görmeye başlamak, riski artırabilir.
  • Kısa adet döngüleri, yani adetler arası sürelerin kısa olması, riski artırabilir.
  • İlk gebeliğini geç yaşlarda yaşayan kadınların riski artabilir.
  • Daha önce doğum yapmamış olan kadınlar, risk altında olabilir.

Endometriozis genellikle bu risk faktörleri bir araya geldiğinde ortaya çıkar, ancak her kadının durumu farklıdır. Şüphesi olan veya semptomları bulunan kadınların bir kadın hastalıkları uzmanına başvurması önemlidir.

Endometriozis Belirtileri Nelerdir?

  • Kronik pelvik ağrısı
  • Sancılı adet görme
  • Kısırlık ve dış gebelik
  • Bel ve sırt ağrısı
  • ألم أثناء الجماع
  • Bacaklara vuran ağrı
  • Karın ağrısı, kabızlık ve ishal
  • Sık idrara çıkma ve idrarda yanma

Bu hastalığa sahip kişilerin en sık karşılaştığı şikayet, adet dönemlerinde yaşanan şiddetli ağrılardır. Bu ağrılar zamanla artan bir yoğunlukta olabilir. Ağrı, odaklarda üretilen prostaglandinlerin rahim kasılmalarını tetiklemesiyle oluşur. Ancak, ağrının yoğunluğu hastalığın şiddetiyle doğru orantılı değildir. Yani, hafif durumda bile şiddetli ağrılar yaşanabilirken, ileri vakalarda ağrı hafif olabilir. Erken başlayan ve uzun süren ağrılar ise hastalığın ileri aşamada olduğuna işaret edebilir. Adet kanamasından birkaç gün önce başlayıp, adet süresince devam eden ağrılar tipiktir.

Adet kanamasının başlamasıyla birlikte ağrılar en yoğun seviyeye ulaşır ve bu ağrılar genellikle normal ağrı kesicilere yanıt vermez. Kronik pelvik ağrı ve bel ağrısı gibi diğer rahatsızlıklar da görülebilir, hatta ağrılar bacaklara kadar yayılabilir.

Çikolata kistleri, cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir. Bu durumda olan hastaların çoğunda adet kanaması ile ilgili problemler gözlemlenmez. Adet öncesi dönemde kahverengi lekelenmeler çikolata kistinin tipik bir özelliğidir.

Endometriozisli hastaların çoğu çocuk sahibi olamama sorunu nedeniyle doktora başvurur. Kısırlık sorunu yaşayan kadınların yaklaşık %10-20’sinde çeşitli derecelerde bu hastalık görülür. Kistler, normal ovulasyon sürecini bozarak kısırlığa neden olabilir.

İlginizi Çekebilir: Lazer ile İdrar Kaçırma Tedavisi

Endometriozis Tanısı Nasıl Konur?

Hastalığın kesin tanısı, rahim dışında oluşan lezyonların doğrudan gözlemlenmesi ve bu dokulardan alınan örneklerin patolojik incelemeyle değerlendirilmesiyle konulur. Bu hastalığın tanısında cerrahi bir işlem olan laparoskopi zorunludur. Eğer hastanın öyküsünde çikolata kisti şüphesi varsa veya kısırlık gibi sorunlar söz konusuysa, tanısal laparoskopi yapılmalıdır. Laparoskopi ile pelvik alandaki tüm yapılar incelenir, küçük lezyonlar araştırılır ve ciddi yapışıklıklar değerlendirilir.

Çikolata kisti tanısında en önemli tanı araçlarından biri ultrasonografidir. Bu yöntem, özellikle yumurtalıklardaki lezyonları tespit etmede etkiliyken, pelvik bölgedeki lezyonları belirlemede aynı derecede etkili olmayabilir. Ayrıca, laparoskopi sırasında yumurtalıkların derinlerinde yer alan kistler gözden kaçabilir; bu durumda detaylı ultrason incelemesi önem kazanır.

Ultrason tetkikinde çikolata kisti şüphesi varsa, hastanın kan örneğindeki Ca125 adlı tümör belirteci incelenir. Bu marker, yumurtalık kaynaklı kanserlerde yükseldiği gibi, endometriozis hastalığında da artış gösterebilir ve böylece tanıyı destekler. Ancak, Ca125 seviyesinin yükselmesi sadece bu hastalık için özgü değildir ve diğer bazı durumlarda da artabilir. Bu nedenle, tanı için kombine bir yaklaşım ve çeşitli testlerin bir arada değerlendirilmesi gerekmektedir.

Endometriozis Tedavisi Nasıl Yapılır?

Bu hastalık için kesin bir tedavi yöntemi bulunmamakla birlikte, tedavinin amacı genellikle ağrıyı azaltmak ve kısırlığı iyileştirmektir. Tedavide hem tıbbi hem de cerrahi yaklaşımlar kullanılmaktadır. Tıbbi tedaviler, hastalığın östrojen hormonuna bağımlı doğasına dayanır. Menopoz ve gebelik, çikolata kistlerinin oluşumunu doğal olarak önleyen durumlar olduğundan, tıbbi tedaviler bu durumları taklit eder. Endometrial dokunun anormal yerleşimini baskılamak için östrojen etkisinin azaltılması hedeflenir.

Doğum kontrol hapları ile gebelik durumunun, danazol ya da GnRH analogları ile menopozun taklit edilmesi bu tedavilerin bir parçasıdır. Tedavi genellikle 3-6 ay sürdürülerek kandaki östrojen seviyesi menopoz seviyesine düşürülür. GnRH analog tedavisi, ayda bir yapılan enjeksiyonlarla uygulanır ve maliyeti yüksektir. Kemik erimesi ve ateş basması gibi yan etkileri nedeniyle, bu tedavi bazen östrojen ilaçları ile birlikte verilir. Bu, östrojen seviyesini çikolata kistini baskılayacak düzeyde tutarken aynı zamanda kemik erimesini önlemek amacıyla yapılan bir dengelemeye dayanır.

Tıbbi tedaviler ağrıyı azaltabilir ancak kısırlık üzerinde etkili değildir, bu nedenle kısırlık sorunu olan hastalara genellikle bu tedavi önerilmez. Şiddetli vakalarda cerrahi tedavi tercih edilir. Laparoskopik yöntemle uygulanan bu tedavi, hem ağrıları hafifletme hem de üreme potansiyelini artırma açısından etkilidir. Tedavi edilen hastaların yaklaşık %50’si altı ay içinde doğal yollarla gebe kalabilir. Gebe kalamayan hastalarda ise yardımcı üreme teknikleri uygulanabilir.

İlginizi Çekebilir: Vajinismus Nedir?

Endometriozis Çocuk Yapmaya Engel Mi?

Endometriozis, bazı kadınlarda doğurganlık sorunlarına neden olabilir fakat bu durum herkes için geçerli değildir. Endometriozis, rahim iç yüzeyini kaplayan endometrial dokunun rahim dışında büyümesi durumudur. Bu durum bazı kadınlarda kısırlık veya zorlaşmış gebe kalma ile ilişkilidir. Ancak, birçok kadın bu hastalığa sahip olmasına rağmen sağlıklı bir şekilde hamile kalabilir.

Bu hastalık rahim içine veya çevresindeki dokulara yapışıklıklar ve skar dokularının oluşmasına neden olabilir. Bu durum, yumurtalıkların, tüplerin veya rahmin normal fonksiyonlarını engelleyebilir ve bu da doğurganlık üzerinde olumsuz bir etkiye neden olabilir.

Bu hastalığa sahip kadınların bir kısmında kısırlık riski artabilir. Bu hastalığın tedavisi, doğurganlık üzerinde olumlu bir etki yapabilir. Laparoskopik cerrahi ile lezyonlar çıkarıldığında veya hormon tedavisi uygulandığında, doğurganlık şansları artabilir.

Her hastanın durumu farklıdır ve hastalığın doğurganlık üzerindeki etkisi bireysel faktörlere bağlı olarak değişir.

Endometriozis Tehlikeli Mi?

Endometriozis, genellikle hayatı tehdit eden bir durum değildir; ancak, ciddi sağlık sorunlarına ve yaşam kalitesinde önemli etkilere neden olabilir. Etkileri kadından kadına değişir ve birçok kadın için semptomlar hafif olabilir. Ancak, şiddetli vakalarda yaşam kalitesi ciddi şekilde etkilenebilir. Tedavi seçenekleri genellikle semptomları kontrol etmeye, ağrıyı hafifletmeye ve hastanın doğurganlığını korumaya yöneliktir.

Endometriozis Evreleri Nelerdir?

Bu hastalık yaygınlık ve ciddiyeti açısından dört farklı evrede sınıflandırılır. Bu evreleme sistemi genellikle laparoskopik cerrahi sırasında elde edilen bulgulara dayanır. Evreleme sistemi, hastalıklı lezyonların yerleşim yeri, boyutu, derinliği ve yaygınlığına göre belirlenir. Amerikan Üreme Tıbbı Derneği (ASRM) tarafından tanımlanan bu evreler, hastalığın yaygınlığını, derinliğini ve etkilediği alanların boyutunu değerlendirir.

Evre I (Hafif): Bu evrede, endometriozis odakları genellikle küçük ve yüzeyseldir. Yapışıklıklar minimal veya yoktur. Lezyonları genellikle rahim, yumurtalıklar ve pelvik periton üzerindedir.

Evre II (Orta Derecede): Orta derecede evrede, daha fazla ve derin lezyonlar bulunur, ancak geniş yayılım göstermezler. Küçük yapışıklıklar ve endometriyal implantlar pelvik organlarda ve periton zarında görülebilir.

Evre III (Şiddetli): Şiddetli evrede, daha geniş ve derin lezyonlar mevcuttur. Yapışıklıklar daha belirgindir ve pelvik organları kapsayabilir. Yumurtalıklarda endometrioma (çikolata kisti) oluşumu da bu evrede görülebilir.

Evre IV (Çok Şiddetli): En ileri evre, geniş ve derin lezyonlarla karakterizedir. Yoğun yapışıklıklar, geniş çikolata kistleri ve pelvik organların fonksiyonunu bozacak kadar yaygın hastalık bulguları bu evrede görülür. Bu evrede, bağırsaklar ve mesane gibi diğer organlara da yayılma olabilir.

Bu evreleme sistemi, hastalığın yaygınlığını ve şiddetini belirlemede yardımcı olur ve tedavi planlaması için önemlidir. Ancak, belirtilerin şiddeti her zaman hastalığın evresiyle doğrudan orantılı değildir. Hafif evreye sahip olan bazı hastalar şiddetli ağrı yaşayabilirken, ileri evre hastalarda belirtiler daha hafif olabilir. Bu nedenle, teşhisi ve tedavisi kişisel ve kapsamlı bir yaklaşım gerektirir.

İlginizi Çekebilir: İleri Yaş Gebelik Nedir? 

 

Doç. Dr. Taha Takmaz

الأستاذ المشارك الدكتور طه تاكماز

Kadın Hastalıkları ve Doğum ile ilgili faydalı bilgileri sizler için paylaşıyorum.

Diğer Yazılarımız

Call Now Button